24 Temmuz 2013 Çarşamba

Bir Doğum Hikayesi


03 Temmuz 2012

Defnem artık 1 yaşında.
Geçen sene 3 Temmuz 2012 saat 10:00 da hayatımın en güzel duygusunu yaşadım. Boncuğumun dünyaya gözlerini açtığı zamanı büyüdüğünde kızımın okuması için yazmak istiyorum.
 
Artık hamileliğimin son günleriydi ve ben gün geçtikçe ağırlaşıyordum. Her geçen gün göbeğim daha da büyüyor ve bir yandan da sıcaklarda içim içime sığmaz olmuştu. Geceleri uyumak benim için işkence olmuştu. Hem sıcaklardan ter içinde kalıyordum hem de kocaman bir göbekle artık yatakta dönmek bile zor hale gelmişti ve sanki kendimi her an doğuracakmış gibi hissediyordum.
2 Temmuz günü doktora rütin kontrole gittik ve Defne’miz nasıl merak ediyorduk. Sanki Defne artık karnıma sığamaz oldu ve özgürce hareket etmek istermiş gibi karnımda bir saniye bile durmadan sürekli hareket ediyordu. Doktorum bebiş biraz hızlı kilo almış ve henüz doğum kanalına inmemiş yerinde rahat duruyor dedi. 40. Haftayı beklersek 4 kilonun üzerine çıkar ve doğum sırasında omuzları takılabilir, omuzu çıkabilir demesi üzerine biz normal doğumu göze alamadık ve sezeryanla doğurmaya karar verdim. Doktorda doğum tarihi olarak ertesi günü 3 Temmuz Salı gününü verdi. Beni birden heyecan bastı ve kafam birden fazla soruyla doldu.  Acaba doğuma Defne için istediğim çocuk doktoru girebilecekmi, fotoğrafçıyı yarına ayarlayabilecekmiyim, kurabiyelerimin etiketleri gelmemişti acaba doğuma yetişecekmi, doğum Salı günü olacaktı ve kuaförümünde izin günüydü istediğim gibi fön çektirip doğuma gidebilecekmiydim.
Öncelikle Defne ‘nin çocuk doktoru olmasını istediğim doktor ile görüştüm. Doğuma onun girmesini ve bebeğimin ilk kontrollerini onun yapmasını istediğimi belirtim. Kendisi çok şeker bir bayan olduğu için çok yardımcı oldu ve doğuma kendisinin gireceğini belirtti. Eve giderken kuaförüme uğradım ve son bakımlarımı yaptırdım. Fön olayı ise hava çok sıcak olduğundan ertesi güne de dayanmadığı için kuaförüm ertesi gün benim için gelebileceğini fönü sabah çekebileceğini söyledi. Benim de içim rahatladı. Fotoğraflarda saçım güzel olacaktı. Fakat ben kuafördeyken hastaneden aradılar ve doğum saatini sabah 9:30’a aldıklarını ve benim de 7:30 ‘da hastanede olmam gerektiğini söylediler. Bunun üzerine kuaförün sabahın köründe gelmesi gerektiği için izin gününde adamı zorlamak istemedim ve akşam 20:30’da fön için gitmeye karar verdim. Defne’nin doktoruna da doğum saatini ilettim. Bu arada fotoğrafçıyı da doğum saatine ayarladım ve artık sırada etiketlerim vardı ve hala kargo şubesine etiketlerim ulaşmamıştı. O kadar da özenmiştim bu etiketlere ve gelmeyecekler diye üzülüyordum. Artık kargo görevlileri saat başı aramaya başlamıştım etiketler için ve sonunda saat 16:00 ‘da etiketlerimin geldiğini öğrendim. Hemen babam kargo şubesine gidip etiketlerimi teslim aldı ve ben kurabiyelere etiketleri taktım.
Doğum çantamın son kontrollerini  de yaptım ve bendeki heyecan artmaya başladı. Ailemizin yeni bireyi ile tanışmamıza artık saatler kalmıştı. Evimizde 2 kişi olarak geçirdiğimiz son gecemizdi. Artık evde 3 kişi olacaktık...
Gece beni hiç uyku tutmadı. Bir yandan havanın sıcaklığı beni çok bunaltıyordu bir yandan da heyecandan içim içime sığmıyordu. Sabah erkenden hazırlanmaya başladım. Annemlerle sitenin bahçesinde buluştuk. Annem de gece hiç uyumamış. Büyük bir heyecanla minik prensesimizi bekliyorduk. Hastaneye vardığımızda kayınvalidem ve kayınpederim de bizi orada bekliyorlardı. Daha sonra kız kardeşim olmadığı için kızımın teyzesi olacak en yakın arkadaşım elinde Defne’nin maskotu Minnie Mouse ile geldi. Doğum için son hazırlıklar yapılırken fotoğrafçımız Damla da geldi ve bu güzel gün artık fotoğraflanacaktı.
Ameliyathane kapısında sanki kalbim yerinden fırlayacaktı. Epidural ile yapacaktım fakat her an anestezi isteyebilirdim. Cesaretsiz olmama rağmen epidurali yaptırabildim ama acaba sonrasında ya sorun olursa diye de korkuyordum. Ben doktoruma hala uyuşmadım diyordum ki çok kısık bir ağlama sesi duydum. Bu benim kızımın sesiydi. O anda sanki zaman durdu ve ben ameliyat kısmını unuttum. Bir an önce yavrumu görmek istiyordum. Defne’nin ilk kontrolleri yapılırken ağlamaya devam ediyordu. Ben de uzaktan görebildiğim kadar kızımı görmeye çalışıyordum. Sonra kızımı yanıma getirdiler ve koynuma yaklaştırdılar. O anda hissettiğim duyguları yazıya dökmek çok zor, o duyguları hayatımda hiç hissetmemiştim. Yanıma gelince Defne ağlamayı kesti, sonra biraz benden uzaklaştırdılar ve tekrar ağlamaya başladı. Yine koynuma koydular ve kızım susmuştu. O anda onu öpüp koklamak istedim. Artık benim için tarifi olmayan bir sevgi başlamıştı. Karşılık beklemeden uğruna her şeyi yapabileceğim canımı verebileceğim bir sevgiydi bu. Sonra Defne’yi bebek odasına götürmek için aldılar. Kızım artık dışarıda kendisini büyük bir sabırsızlıkla bekleyen babası ve akrabalarıyla tanışacaktı. Ben de ameliyathanede yalnız kalmıştım ve bundan sonra ameliyat bana çok zor geldi. Hiçbir acı duymuyordum ama kalbim felaket ağrıyordu meğer bu ağrı Defne ‘yi çıkartmak için yaptıkları baskıdan kaynaklanıyordu. Ben de bir an önce buradan çıkıp kızımı doya doya görmek için sabırsızlanıyordum.



















Güzel kızım ömrün uzun, şansın bahtın açık, hayatın hep güzelliklerle dolu olsun. Seni çok seviyorum canım kuzum.