03 Temmuz 2012
Defnem artık 1 yaşında.
Geçen sene 3 Temmuz 2012 saat 10:00 da hayatımın en güzel duygusunu yaşadım. Boncuğumun dünyaya gözlerini açtığı zamanı büyüdüğünde kızımın okuması için yazmak istiyorum.
Artık hamileliğimin son günleriydi ve ben gün geçtikçe
ağırlaşıyordum. Her geçen gün göbeğim daha da büyüyor ve bir yandan da
sıcaklarda içim içime sığmaz olmuştu. Geceleri uyumak benim için işkence
olmuştu. Hem sıcaklardan ter içinde kalıyordum hem de kocaman bir göbekle artık
yatakta dönmek bile zor hale gelmişti ve sanki kendimi her an doğuracakmış gibi
hissediyordum.
2 Temmuz günü doktora rütin kontrole gittik ve Defne’miz
nasıl merak ediyorduk. Sanki Defne artık karnıma sığamaz oldu ve özgürce
hareket etmek istermiş gibi karnımda bir saniye bile durmadan sürekli hareket
ediyordu. Doktorum bebiş biraz hızlı kilo almış ve henüz doğum kanalına inmemiş
yerinde rahat duruyor dedi. 40. Haftayı beklersek 4 kilonun üzerine çıkar ve doğum
sırasında omuzları takılabilir, omuzu çıkabilir demesi üzerine biz normal doğumu
göze alamadık ve sezeryanla doğurmaya karar verdim. Doktorda doğum tarihi
olarak ertesi günü 3 Temmuz Salı gününü verdi. Beni birden heyecan bastı ve
kafam birden fazla soruyla doldu. Acaba doğuma
Defne için istediğim çocuk doktoru girebilecekmi, fotoğrafçıyı yarına ayarlayabilecekmiyim,
kurabiyelerimin etiketleri gelmemişti acaba doğuma yetişecekmi, doğum Salı günü
olacaktı ve kuaförümünde izin günüydü istediğim gibi fön çektirip doğuma
gidebilecekmiydim.
Öncelikle Defne ‘nin çocuk doktoru olmasını istediğim doktor
ile görüştüm. Doğuma onun girmesini ve bebeğimin ilk kontrollerini onun
yapmasını istediğimi belirtim. Kendisi çok şeker bir bayan olduğu için çok
yardımcı oldu ve doğuma kendisinin gireceğini belirtti. Eve giderken kuaförüme
uğradım ve son bakımlarımı yaptırdım. Fön olayı ise hava çok sıcak olduğundan
ertesi güne de dayanmadığı için kuaförüm ertesi gün benim için
gelebileceğini fönü sabah çekebileceğini söyledi. Benim de içim rahatladı.
Fotoğraflarda saçım güzel olacaktı.
Fakat ben kuafördeyken hastaneden aradılar ve doğum saatini sabah 9:30’a
aldıklarını ve benim de 7:30 ‘da hastanede olmam gerektiğini söylediler. Bunun
üzerine kuaförün sabahın köründe gelmesi gerektiği için izin gününde adamı
zorlamak istemedim ve akşam 20:30’da fön için gitmeye karar verdim. Defne’nin
doktoruna da doğum saatini ilettim. Bu arada fotoğrafçıyı da doğum saatine
ayarladım ve artık sırada etiketlerim vardı ve hala kargo şubesine etiketlerim
ulaşmamıştı. O kadar da özenmiştim bu etiketlere ve gelmeyecekler diye
üzülüyordum. Artık kargo görevlileri saat başı aramaya başlamıştım etiketler
için ve sonunda saat 16:00 ‘da etiketlerimin geldiğini öğrendim. Hemen babam kargo
şubesine gidip etiketlerimi teslim aldı ve ben kurabiyelere etiketleri
taktım.
Doğum çantamın son kontrollerini de yaptım ve bendeki heyecan artmaya başladı.
Ailemizin yeni bireyi ile tanışmamıza artık saatler kalmıştı. Evimizde 2 kişi
olarak geçirdiğimiz son gecemizdi. Artık evde 3 kişi olacaktık...
Gece beni hiç uyku tutmadı. Bir yandan havanın sıcaklığı
beni çok bunaltıyordu bir yandan da heyecandan içim içime sığmıyordu. Sabah erkenden
hazırlanmaya başladım. Annemlerle sitenin bahçesinde buluştuk. Annem de gece hiç
uyumamış. Büyük bir heyecanla minik prensesimizi bekliyorduk. Hastaneye
vardığımızda kayınvalidem ve kayınpederim de bizi orada bekliyorlardı. Daha
sonra kız kardeşim olmadığı için kızımın teyzesi olacak en yakın arkadaşım elinde
Defne’nin maskotu Minnie Mouse ile geldi. Doğum için son hazırlıklar yapılırken
fotoğrafçımız Damla da geldi ve bu güzel gün artık fotoğraflanacaktı.
Ameliyathane kapısında sanki kalbim yerinden fırlayacaktı.
Epidural ile yapacaktım fakat her an anestezi isteyebilirdim. Cesaretsiz olmama
rağmen epidurali yaptırabildim ama acaba sonrasında ya sorun olursa diye de
korkuyordum. Ben doktoruma hala uyuşmadım diyordum ki çok kısık bir ağlama sesi
duydum. Bu benim kızımın sesiydi. O anda sanki zaman durdu ve ben ameliyat
kısmını unuttum. Bir an önce yavrumu görmek istiyordum. Defne’nin ilk
kontrolleri yapılırken ağlamaya devam ediyordu. Ben de uzaktan görebildiğim
kadar kızımı görmeye çalışıyordum. Sonra kızımı yanıma getirdiler ve koynuma
yaklaştırdılar. O anda hissettiğim duyguları yazıya dökmek çok zor, o duyguları
hayatımda hiç hissetmemiştim. Yanıma gelince Defne ağlamayı kesti, sonra biraz
benden uzaklaştırdılar ve tekrar ağlamaya başladı. Yine koynuma koydular ve
kızım susmuştu. O anda onu öpüp koklamak istedim. Artık benim için tarifi
olmayan bir sevgi başlamıştı. Karşılık beklemeden uğruna her şeyi yapabileceğim
canımı verebileceğim bir sevgiydi bu. Sonra Defne’yi bebek odasına götürmek
için aldılar. Kızım artık dışarıda kendisini büyük bir sabırsızlıkla bekleyen
babası ve akrabalarıyla tanışacaktı. Ben de ameliyathanede yalnız kalmıştım ve
bundan sonra ameliyat bana çok zor geldi. Hiçbir acı duymuyordum ama kalbim
felaket ağrıyordu meğer bu ağrı Defne ‘yi çıkartmak için yaptıkları baskıdan
kaynaklanıyordu. Ben de bir an önce buradan çıkıp kızımı doya doya görmek için
sabırsızlanıyordum.
Güzel kızım ömrün uzun, şansın bahtın açık, hayatın hep
güzelliklerle dolu olsun. Seni çok seviyorum canım kuzum.